Radyo Koyu Turk Fm

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Dostluk...OKUMANIZI DİLERİM‏

    *REiS*
    *REiS*
    Kurucu Üye


    Kurucu Üye



    Mesaj Sayısı : 709
    Kayıt tarihi : 01/12/09

    Dostluk...OKUMANIZI DİLERİM‏ Empty Dostluk...OKUMANIZI DİLERİM‏

    Mesaj  *REiS* Perş. Ara. 03, 2009 12:19 am

    Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı
    varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok
    soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve
    çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası.
    Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış,
    yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev
    sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta
    bulmuş kendini...

    Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek
    yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan
    ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış
    kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş
    arabadan
    inen yaşlı adam,

    "Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye
    söylenmiş.


    Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım
    attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki
    paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,

    "Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem
    acaba?"
    diye düşünmeye başlamış.

    Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve
    kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve
    onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam,
    terzinin yanına yaklaşıp,

    "Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim"
    deyince,

    "Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını
    düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş"
    diye
    yanıt vermiş terzi.

    Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya
    onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.

    "Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran
    yaşlı adam,

    "Ben terziyim" yanıtını alınca

    "Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş
    bizim terziyi.

    Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli
    bir
    insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye
    bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek
    istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir
    işe
    hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış.
    Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden
    zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük
    dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka
    için
    üretim yapmaya başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş.

    Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı
    yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman
    varmış
    Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi
    geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını
    sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa
    yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir
    yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş.
    Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü
    yaşlı adamı ziyarete gidememiş.

    Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın
    kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye
    başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine
    küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede
    hata
    yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul
    etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini
    istemiş.


    Ve başlamış anlatmaya:

    "Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun
    keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın
    bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını
    alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş.

    Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını
    kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona

    "Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok
    güzel
    şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para
    kazanacaksın" demiş.

    Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o
    şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes
    onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği
    bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için
    koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi
    bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye
    gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış
    oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar
    söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.

    Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor
    kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de
    senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke
    güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..."

    Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü
    yokmuş
    ..

    Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle.......





    Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,

    Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.

    Bir dost göz arayışıyla,

    Saat tıkırtısıyla...

    Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,

    Ama;

    ''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.

    Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.



    Yoksa zor değil, hiç zor değil,

    Demli çayı bardakta karıştırıp,

    Bir başına yudumlamak doyasıya.

    Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''

    Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...



    CAN YÜCEL



    Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun? Onlar birlikte göz kırparlar,
    birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar. Buna
    rağmen asla birbirlerini görmezler. Arkadaşlık bunun gibi olmalı.
    Arkadaşsız
    hayat cehennem gibidir.

    Senin en iyi arkadaşın kim? Bunu bütün iyi arkadaşlarına gönder. Eğer ben
    onlardan biriysem bana da gönder. Eğer üçten fazla gelirse sen gerçekten
    sevilen birisin...



    Sevgilerimle

      Forum Saati C.tesi Kas. 16, 2024 11:51 pm