Radyo Koyu Turk Fm

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    KIRKÜÇ YILDIR SORULMAYAN SORU - Yılmaz Özdil‏

    *REiS*
    *REiS*
    Kurucu Üye


    Kurucu Üye



    Mesaj Sayısı : 709
    Kayıt tarihi : 01/12/09

    KIRKÜÇ YILDIR SORULMAYAN SORU - Yılmaz Özdil‏ Empty KIRKÜÇ YILDIR SORULMAYAN SORU - Yılmaz Özdil‏

    Mesaj  *REiS* Perş. Ara. 03, 2009 12:03 am

    2009 itibariyle 46 yıldır…

    > Demiştik ki, "AB için referandum yapılsın."
    > Madem millet için AB'ye girmek istiyorsunuz...
    > Yetti artik, emrivaki...
    > Millete sorun. İstiyor mu, istemiyor mu?
    > Çünkü benim bildiğim, AB'nin bir numaralı kriteri, millet ne
    > istiyorsa, onu yapmak... Aksini değil.
    > Bu nedenle onlar kendi milletlerine sordu... İsteyen
    > girdi, istemeyen girmedi.
    >
    > Mesela, Norveç...
    > Seçilmiş bir hükümet vardı iktidarda.
    > Yani milletten "yetki" almıştı.
    > Ama buna rağmen, referandum yaptı.
    > "Hayır" dedi millet... Girmediler.
    > Birazcık; zarar gördüklerini de, görmedim.
    >
    > Peki ya biz?
    > İlk başvuru, 1959'da.
    > Menderes... Rahmetli...
    > Kimseye başvurdu mu, "başvuralım mı, başvurmayalım
    > mı" diye?
    > Başvurmadı.
    > Başvurmadan başvurdu...
    > Sonra?
    > Hatırlayın...
    > Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller...
    > Hepsi birer defa girdi AB'ye...
    > Hepsi, ayrı ayrı kutlama yaptı AB'ye girdiğimiz için.
    > E baktı ki millet, bir yere girdiğimiz falan yok...
    > "N'oluyor" demeye kalmadı...
    > Tayyip Erdoğan iki defa daha girdi.
    > Patlattığımız havai fişeğin haddi hesabı yok, AB'ye girdiğimiz
    > için.
    > En fazla defa biz girdik! Ama hâlâ dışarıdayız.
    > Hatta, dışarıda bi tek biz varız.
    > Bu arada bize giren girene...
    >
    > Ve işte bugünkü soru...
    > Siyasilere değil, size.
    > Herkes kendine soracak. Herkes kendine verecek cevabı...
    > 1963 Ankara Anlaşması'nı milat kabul edersek... Dile
    > kolay, 43 yıldır...
    > Ekonomiden hukuka, tarladan gökyüzüne, aklınıza gelen gelmeyen
    > her konuda "AB'ye uyum için" yasa çıkardık.
    > Hayatınızda olumlu yönde ne değişti?
    > Size ne faydası oldu?
    >
    > Çünkü söyle bir manzara var.
    > Çıkarılan AB'ye uyum yasaları...
    > Bölücüye yaradı.
    > Apo'ya yaradı.
    > Fehriye'ye yaradı.
    > Köktendinciye yaradi.
    > Takıyyeciye yaradı.
    > Diasporaya yaradı.
    > Rum'a yaradı.
    > Cari açığa yaradı.
    > Kapkaççıya yaradı.
    > Katile, ite, uğursuza yaradı.
    >
    > Peki..
    > Ayni AB'ye uyum yasalarının...
    > Vergisini ödeyen, karıncayı incitmeden hayatını sürdürmeye
    > çalışan, yargıya güvenen, devletini seven, bayrağına saygı
    > gösteren, namuslu, yurtsever vatandaşa nasıl bir faydası oldu?
    >
    > Açalım biraz...
    > Bu nasıl ortak?
    > Sınıflar sardalya kasası gibi...
    > 60'şar 70'şer kişi sığışıyor çocuklarımız.
    > Öğretmenlerimiz, ameleden az kazanıyor.
    > Bu şartlarda AB'ye girmemiz mümkün mü? Değil.
    > Peki siz hiç, bugüne kadar Avrupa Birliği'nin bir defa olsun,
    > "bu sorunu çöz, çözmezsen olmaz" dediğini duydunuz mu?
    > Ben duymadım.
    > Ama eğitimle ilgili ne duyuyoruz hep?
    > "Ruhban Okulu'nu aç."
    >
    > Sabahin 4'ünde giriyoruz hastane kuyruğuna... Kalp
    > ameliyatına bile 6 ay sonraya gün veriliyor... Temel insan
    > hakkımız yok yani!
    > "Al şu fonları, hastane aç" diyor mu?
    > Demiyor... Ne diyor?
    > "Limanları aç."
    >
    > Bayramda 104 kişi daha öldü. Her yıl küçük bir Avrupa
    > kenti kadar insanımız yollarda heba oluyor.
    > "Yollarını düzelt" demesi gerekmez mi?
    > Gerekir... Ama o ne diyor?
    > "Ermenistan'a yol aç."
    >
    > Resmi olarak 2.5 milyon, gayriresmi olarak 10 milyon işsiz var
    > Türkiye'de.
    > Fas'ın Tunus'un Cezayir'in işsizini alıyor. Bize duvar.
    > Bi tek kimi alıyor bizden? PKK'lıyı.
    > İşçi suçlu. Terörist mağdur.
    >
    > Bölücü posteri taşıyana "dokunma" diyor.
    > ****** posteri asana "indir onu" diyor.
    >
    > AB üyesi İngiltere, kendi genelkurmay başkanına göre bile,
    > "elalemin ülkesinde işgalci." Çıt çıkmıyor.
    > Bizim asker, "kendi toprakları üzerinde" uçak
    > uçuruyor... Şiddetli itiraz. Kınama.
    >
    > El ele verip, Çanakkale'den Antep'e, İzmir'den Urfa'ya,
    > katlettikleri Türk'ün haddi hesabı yok.
    > "Soykırımcısın" diyor. "Değilim" demek
    > yasak üstelik.
    >
    > Kendi ülkesinin şartlarına göre kanun çıkarmakla yükümlü olan
    > Meclis, "tercüme bürosu"na döndü... Trafik suçu
    > bile işlenmeyen ülkelerin kanunları bire bir Türkçe'ye çevriliyor.
    > Sonra ne oluyor?
    > İt, uğursuz kol geziyor. Namuslu vatandaş korku içinde.
    >
    > Farz edelim, Ak Merkez'e gittiniz.
    > Üstünüz aranıyor mu? Aranıyor... Çocukların bile
    > aranıyor.
    > Ama polis, şüphelendiği bir kişinin üstünü arayabiliyor mu?
    > Arayamıyor.
    > Neden? Çünkü artık, hakim kararı gerekiyor.
    > Ak Merkez'deki güvenlik görevlisinin hakim kararına ihtiyacı
    > yok...
    > Devletin polisinin hakim kararına ihtiyacı var.
    > Buna "AB'ye uyum" deniyor.
    >
    > Tatile gideceksiniz... Mesela, Belçika'ya.
    > Vize vermek için, tapu istiyor, banka cüzdanı istiyor,
    > gidiş-dönüş uçak bileti istiyor, kalacağın otelin rezervasyonunu
    > istiyor, şimdi yeni moda çıktı, kulaklarını gösteren fotoğraf
    > istiyor.
    > Ama Fehriye orada. Hâlâ bir terslik yok mu burada?
    >
    > Cumhuriyet 83 yaşında... AB kaç yaşında?
    > "AB için referandum yapalım" dedik... Ali Kemaller
    > çok kızdı…
    > Devam o zaman...
    >
    > Temel sorun şu aslında...
    > Yıllardır diyorsun ki, "AB, AB..." E görüyorsun
    > ki, iş boka sarıyor.
    > Şimdi çıkıp, nasıl diyeceksin... "Bu iş
    > yanlışmış."
    > Nasıl diyeceksin?
    > İnsanın, yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur.
    > Ama yanıldıkları nokta, AB değil.
    > "Türkiye'yi adam edecek" bütün güzelliklerin, ancak
    > ve sadece, "dışarıdan gelebileceğini" sanıyorlar.
    > "Bizi kurtarsa kurtarsa, yabancılar kurtarır"
    > zannediyorlar.
    > Yanıldıkları nokta bu.
    > Zihniyetlerinin dedeleri de, İngiliz Muhipleri
    > Cemiyeti'ydi... Amerikan mandacılarıydı.
    > Hatta, başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...
    > Hatırlayın... Sovyet'e sarılmıştı çoğu.
    > Kendi devrimine dudak büküp, elalemin devrimini
    > alkışlıyorlardı.
    > Gorbaçov çıktı, pardon dedi... Harç bitti, yapı paydos,
    > herkes yoluna...
    > Ayazda kalakaldılar! Savruldular.
    > Kimi "eşitlik meşitlik" falan derken, en vahşi
    > patrondan daha kapitalist oldu...
    > Kimi daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke takti
    > kafasına.
    >
    > Nereyi tuttularsa, kurudu!
    > "Yabancıların" becerebileceğine inandılar...
    > Mustafa Kemal'in "kalıcı" olabileceğine inanamadılar
    > bir türlü.
    > Bakar kör çünkü bunlar. Görmüyorlar. Ama dünya
    > görüyor...
    > Geçen yüzyıldan bu yüzyıla "ayakta geçmeyi başaran tek
    > ideoloji" O ufak tefek, sarışın adamın devrimi oldu.
    > İlelebet payidar.

      Forum Saati Paz Eyl. 29, 2024 7:28 am